bugün

entry'ler (37)

mühendislik puanlarının dramatik düşüşü

(bkz: ajdar anık)
-bunun için mi okuycam! diyorlardır herhalde*.

kenan imirzalıoğlu

resman kıro tipli - hatta bildiğin sokak kırosu tipli- adam. bi hanzoluk var üstünde yada bana öyle geliyor(!)

anne mi sevgili mi

sevgili. nerde aşkın karşısında hiçbir şey duramaz diyenler?
tarihte de görüyoruz, anneye üzülüyor ağlıyor ama sevgili için kendini öldürüyor, intihar ediyor, kafayı yiyor... şarkılarda da öyle, anne ye olan şarkılar kısıtlı ama aşk için yazılmış bütün şarkılar!

hiç tanımadığımız birinin hayatımızı değiştirmesi

ataol behramoğlu nun şiirindeki gibi;
öğrendim ki...
hiç tanımadığın insanlar,
iki saat içinde,
senin hayatını değiştirir.

olurya, hani, biriyle güzel bir gecede tanışırsınız ve bilirsiniz * artık hayatınız asla eskisi gibi olmayacak! artık hayata farklı bir taraftan bakıyorsundur. artık hayatınıza yeni planlar girer, bir anda hayatını değiştirirsin. ona göre yönlendirirsin hayatını, çünkü artık isteklerin, arzuların o kişiye bağlıdır... o artık senin tutkun ve hayatında ki rehberin olmuştur.
tıpkı şey gibi; biriyle tanışırsın hiç sorgulamadan peşinden gidersin ve hiç pişman olmayacağını bilirsin...

herkes sevdiği halde sevilmeyen şeyler

kurtlar vadisi, kolbastı *

fındık ezmesi

orgazmik bir şeydir !oha. lezzetten çıldırtır. ama hayvan gibi kalorisi vardır*.
(bkz: tatlıların efendisi)

ivan sergeyevic turgenyev

turgenyev in ilk aşk adlı bir romanı varıdır.
o kadar güzel betimlemeler vardır ve duygular o kadar güzel yansıtılır ki sonun da ağlamaktan harap olursunuz. kesinlikle okunası bir kitaptır...

--spoiler--

dört arkadaş oturup ilk aşklarından bahsetmesi için zorkluyorlar onu. o da diyor ki benim ilk aşkımı anlatamam ama size yazabilirim diyor ve hikayeye başlıyor,
hikaye rusya da geçiyor, ergenlik çağında ki bir oğlan çocuğunun ilk aşkını anlatıyor turgenyev. her şey yeni komşularının taşınmasıyla başlıyor. ve tabi onlarında çok güzel bir kızları var bu kızın da bir sürü talibi var, ama kız hiç birine gönlünü kaptırmıyor sadece onlarla eğleniyor, oyunlar oynuyor. çevresindeki her erkek ona hayran.

ve bu aşıklar listesine turgenyev de katılıyor. tabi bir süre sonra kızla baya yakın olup, arkadaşlıklarını geliştiriyorlar. ama bir süre sonra hep o gülen cıvıl cıvıl harikulade genç kız gidiyor yerine düşünceli, üzgün, ağlamaklı bir genç kız geliyor çünkü o birine aşık olmuştur. hep onu merak ediyor turgenyev.

bir gece aşık olduğu genç kızı babasıyla bahçede görüyor. ve genç kızın babasına aşık olduğunu anlıyor. babasına kızmıyor ama kızamıyor. bir babasını aşık olduğu kıza vururken görüyor o kadar içi acıyor ki delicesine sevdiği kıza biri vuruyor onu incitiyor. ama kız babasına onu yine de sevdiğini söylüyor peşinden gidiyor.

ama babası ayrılmaları gerektiğini söylüyor. ve kız yaşlı gözlerle bakıyor sevdiği adamın ardından. o zaman o da anlıyor onun babasına olan aşkını. ve üzülüyor onun için babasına aşık olduğuna, çünkü babası evli ve asla birlikte olamazlar.

neyse seneler geçiyor ve bir tiyatroda kızın aşıklarından biriyle karşılaşıyor* ve kızın nerde yaşadığını öğreniyor. bir adamla başka bir yere taşınmış. o kadar çok görmek istiyor ki onu merak edip evine gidiyor. kapıda onu soruyor, aşık olduğu kızı, bir sene önce bebeğini doğururken öldü diyorlar ve tabi içini öyle bir hüzün kaplıyor ki. çünkü asla onun öleceğine, öyle mutluluk ve sevinç dolu, hayat dolu bir kızın ölmesine imkan vermezken ilk aşkının öldüğüne inanamıyor.

--spoiler--

ve bunları da söylemiş turgenyev ilk aşk hakkında : ilk aşk, devrimden farksızdır. hiç değişiklik olmadan sürüp giden hayat bir anda darmadağın oluverir.

türk katil ve tecavüzcülerinin gerizekalı olması

bununla ilgili duvara karşıda filminde çok güzel ders çıkarılacak sahneler vardı.
sibel kekilli istanbula geldiğinde yolda yürürken bir gece vakti, karşıdan geçen taksiciler bağırırlar işte ne arıyosun yavru gibilerinden. kekilli * de dayanamaz ve tabi almanyadan gelmiş alışık değil, uğraşma benle diyerek anasını anar adamın** adam da dayanamaz bıçağını çıkarır tek bir küfür yüzünden kızı bıçaklar *. daha sonradan ne yaptım falan der ama tabi bıçaklamıştır ...
yine birol ünerin de sonu aynı olur, kekillinin eskiden birlikte olduğu adamlardan biri gelir birolun yanına oturur ve çok güzel sevişirdi gibisinden laflar atar. birol da buna dayanamaz ve adamın tek hamlede boynunu kırarak öldürür. ve tabi sonu kötü olur sevdiği kızdan ayrı kalır ve senelerce hapis yatar.
işte burada tam olarak o var. hemen biri bişey söylediğinde, küfür ettiğinde hemen dövmek , öldürmek. boşver çek git ordan işte. aptal bir laf için hayatını mahvetmeye değer mi?! söylese ne olacak ki, anan, bacın, kardeşin, baban, sülalen öyle mi olacak?! hiç anlamıyorum. galiba bunlar biraz türk geleneklerinden geliyor ama bu ufacık şeyler için hayatı mahvetmeye değer mi?

bu arada başlık üstüme kalmış ama ben açmamıştım ve buralar entry ile doluydu. ne oldu?!

kanal d nin yeni sezon tanıtımı filmi

seda sayana uyuz olma katsayımı tavan yaptıran tanıtım filmi. herkes orda sofistike ve göze batmayan renklerde giyinmiş, ama seda sayan ya o hemen bir fuşyamsı parlak elbisesi ve yine aynı derece de parlak ötesi sarı saçlarıyla çıkıvermiştir yine ve acayip sinir etmektedir. bir de o sinir ötesi öyle kenidini beğenmiş tavırları yok mu! insanı çileden çıkartır.
ayrıca sabah programları yapan seda çıkmış ama* okan ve beyaz nerde yahu?
birde beren saat e çello öyle yakışmış ki, cazibesine cazibe katmış. aynı şekilde deniz çakır da çok cazibeli ve sempatik. sempatik diyince özgü namal a da sesleniyorum sana kırmızı çok yakışıyor. ayrıca kıvanç tatlıtuğ ya da bir keman bu kadar yakışırdı, tam bulmuşlar. yine kızların gönlünü aldı, iyisin kıvanç*
bu arada mozart tan türk marşı da süper bir seçim. ne diyebilirim ki*.

kadının eline en çok yakışan müzik aleti

(bkz: piyano) tek geçerim.
neden yazılmamış ki! zarif, şık bir kadının kuyruklu piyano çalarken ki görüntüsü harikuladedir.

bekaret önemsizdir diyen kız

evet ben diyorum , çok mu önemli bence değil! bir de bir tarafımla gülüyorum evlenmek istediğinde seni erkekler almaz diyen hemcinslerime! bunları kendileri söylüyorlar, kendilerine sanki bir eşyalarmış gibi bu cümleyi kurabiliyorlar. ama şöylede demiyorum tabi her önüne gelenle yat,* ama eğer beğendiğin, sevdiğin, hoşlandığın bir erkek varsa ne bekliyorsun ki, evlenmeyi mi! ben bir bayan olarak evleneceğim, aşık olduğum erkeğe evlenmek istiyorum dediğimde* e sen bakire değilsin seninle evlenemem derse buna üzülücek olan kızlara sesleniyorum, salak mısınız?! zaten öyle bir erkekle hayat geçmez. size eşit bakmıyordur, kadın ve erkek eşitliğine inanmıyordur,* dar eder size hayatı, zindan ederler korkun öyle erkekten.
a ama eğer sen erkek arkadaşım benimle evlensin diye onunla yatmıyorsan o da başka bir konu! o zamanda evet erkek arkadaşın seni arzuluyacak hayallerine gireceksin falan ama seninle , o büyük arzuları için evlenecek. evlendikten sonra ne olacak !?
e seninle yattı artık seninle ilgili arzuları da bitti,* daha ne kadar sürer o evlilik(?) evlendin ama boşuna. bir diğer tarafta ise bir çift var, kadın kendini tutmamış benimle evlensin diye, birlikte olmuş. işte orda onları birlikte tutan şey daha farklıdır gelip geçici bir arzu değildir.onlar evlenirlerse daha sağlıklı ve mutlu olacakları garantidir. erkek onunla düşünceleri fikirleri için evlenmiştir, gerçekten sevdiği için. ama kız onunla hiç yatmadığı için onda oluşan gelip geçici, bu kızı elde etmeliyim arzularıyla değil. işte bu kızlar böyle düşünürler.

robert pattinson

acayip bir yakışıklılığı olmayan kişi. sadece sanıyorum ki kitaptaki edward cullen in romantik ve her kızın istediği sevgili tipi olmasından kaynaklanmakta. yani rob* un çok yakışıklı oluşundan değil.
herhalde yılın en gözde ismi olmuştur.

türk ün türk ten başka dostu yoktur

yanlıştır. belki türkiye yi sevmiyordur yada yakınlık hissetmiyordur ama o kişiyle karşı karşıya geldiğinizde** size karşı bir önyargısı çok olmayacak yada konuşunca sizin iyi biri olduğunuzu hissedince bırakacaktır. ama inanın bir o kadar da türkleri seven var ki!
mesela almanya da evet ırkçılar türkleri sevmez nefret edenlerde sürüsüyle, ama bir kesimde türkiye * taşınırlar türk sevgisinden. çok severler bunlar da türkleri ne şimdi o da mı sevmiyor önyargılı hayır senden benden bile daha çok seviyor , gelmiş antalya ya burda yaşıyor , türkleri çok seviyor. son olarak haberlerde gösteriliyor hollandalı bir kadında taşınmış çıkmış haberlere ben türkleri çok seviyorum diyor .
ülkemizde de öyle değil mi mesale bir çok kişi* türkiyeden amerika yı sevmediğini söylemiş*. ne yani şimdi iyi niyetli bush gibi olmayan bir amerikalı gelse ona amerikalı diye kötülemek yada sevmemeiz mi gerekiyor.
haberlere çıkıp biz türkleri sevmiyoruz diyenlerin sayısı azımsanacak kadar değil ama sonuçta tüm herkesde değil.
onlar az bir kesim olup aradan sivrildikleri için televiyona çıkıyorlar. bu tür şeyler çok saçma inanın bir çok seven de var. bence artık bu tip şeyler aşılmalı. hepimiz insanız!
ayrıca bu da bir önyargıdır!

travestilerle yatan erkek

okuduğum bir entryden aklıma gelen olay. çoğu erkek travestlilerin arkasından kötü konuşur,yolda görünce laf atarlar falan*. arkalarından da ibne derler. peki ama o travestililer nasıl sokaktalar , neden araba bekliyorlar.demek ki erkeklerin onlara bir talebi var. ama sinirlendikleri zaman hemen ibne derler ,birlikte de oluyorlar , yani nasıl!* onlarla yatanlarda öyle olmazlar mı(?)
bu bi aralar esmeray diye birinin disko kralına çıkması ve kendine seks işçisi demesiylede kanıtlanmıştır. erkekler onlarla birlikte oluyorlar* ama onlarda o zaman eşcinsel olmazlar mı o da sorun değil asıl sorun olan gerçek hayatta eşçinselleri hor görmeleri, küfür etmeleri. bir yandan da istemeleri.

seks için mekan tanımayan kadın

herhalde tüm erkeklerin hayallerinde ki kadın tipidir.*

kızına korunuyor musun diye soru soran baba

niye godoş baba ya.kızının bebeği olsun daha mı iyi(?).sonuçta o babanın kendisi seks yapmamakta mı! kızına bu konu hakkında * bilgi veren ve kotrollü olmasını sağlayan babadır.kızı aids hepatit falan mı kapsın.tabi ki de söylüyecek kızına bu da senin hayatın eğer yapmak istiyorsan korun kızım demeli diyebilmelidir.ona bilgi vermeli neden bunu bir tabu olarak gizli tutmalı ve kızının seks yaptığını bilmeyi göz ardı etmeli....yapıyor işte ve yapacakta niye bunu tabu olarak görüyoruz?!bu hayatın bir gerçeği.
ama erkek çocuklarına bunu diyebilir değil mi babalar o erkek nasıl olsa! ne fark var ikisi de kendi çocuğu eğer oğluna söyleyebiliyorsa kızına da söyleyebilmeli. o çocuğu değil mi!**

jane austen

geçen gün hayat hikayesinin anlatıldığı filmi izledim ve o kadar üzüldüm ki! tüm romanlarındaki aşkları mutlu sonla bitiren bu harika ötesi kadının kendi aşk hikayesi bir mutsuz sonla bitmiş.cidden çok üzüldüm.sen o kadar güzel mutlu sonlar yaz , aşklar yaşat karakterlerine ama sen yaşayama...zaten hiç evlenmemiş hayatı boyunca da.
yazdığı kitaplardan bahsetmeye gerek yok.evet bütün romanları birbirine benziyor evet bütün romanların sonları da aynı* ama okutuyor işte yine de.işte bunun için o farklı,bu yüzden o jane austen.o kadar güzel ve incelikli yazıyor ki yine ,tekrar okutturuyor kitaplarını.o kadar harikulade bir kadın. sen sonsuz bir aşk acısı çek ardından böyle kitaplar yaz.gerçi aşk acısı çekmeseydi biz şimdi onun kitaplarını belki okuyamayacaktık.
hayat hikayesi için;
(bkz: becomin jane)*
bu arada ayrılmak zorunda kaldığı sevgilisinin kızına onun adını vermesi ve austenla son sahnede ki buluşmalarında göz göze gelmelerine çok ağladım*.

sadece ismi ilgi çektiği için okunası kitaplar

(bkz: ilk aşk) - turgenyev *
(bkz: kürk mantolu madonna)-Sabahattin ali*
feriştah'ın fentezileri,
ferrarisini satan bilge
şeker portakalı*

sweet november

charlize theron a hayran bıraktıran ama ne yazık ki keanu* a düşük not vermemize sebep olan film.keanu n suçu değil sadece charlize süper ,değilse o da iyi. izlerken charlize den etkilenmeyen yoktur herhalde.
film bittiğinde bir bayan olarak söyliyebilirim ki hüngür hüngür ağlıyorsunuz ve her seferinde hayır bu sefer mutlu son olsun diyorsunuz ama*...
her izlediğimde aslında hayat koşuşturmacasında ne kadar çok şeyi**** unuttuğumuzu hatırlatan film.sara nın nelson a fularını bağladığı sahnedeki görüntü o kadar muhteşemdir ki anlatamam.ve elbette,
(bkz: only time)
bir de bana şunu hatırlattı;
(bkz: autumn in new york) ama bu film sweet november la yarışamaz bile.

yeni tanışılan bir kızda dikkat edilen ilk yer

bence giysisine, giyimine.ilk onu beğendikten sonra kalça, göğüs vs gelir ama ilk giyim etkiler.tabi erkeklerin düşünceleri farklı olabilir*